Blog
Günlük Hayatta Frekanslar İle Çekim Yasasını Nasıl Deneyimleriz?
19.yüzyılda Nikola Tesla;
“Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz.” Sözünü bilimsel çalışmalarının anlaşılır olması açısından söylemiştir. Bu sözü söylediği zaman henüz fizik için bu kavramlar çok yeni ve anlaşılması kadar kabul edilmesi de güçtü. Kendisinin kablosuz iletişim çalışmalarının temelini de bu fikirleri oluşturmuştur.
21. yüzyılda çok daha anlaşılır olan bu konular artık neredeyse her gün duyduğumuz okuduğumuz ve bize hem hiç yabancı gelmeyen hem de oldukça mümkün gözüken konular olmuştur.
Frekans;
boşlukta/maddenin içinde ışığın veya atom altı parçacıkların yani görelim görmeyelim her şeyin salınımı, titreşimidir. Bu titreşim maddenin enerjisine ve nerede yayılıyor olmasına göre farklılık gösterebilir. Örneğin radyo dalgalarının boşlukta X ışınlarının vücutta yayılması gibi.
Kişinin düşünce ve duyguları da belli bir enerji ile salınım yapar ve bir titreşimi vardır.
Evren güneş sistemi, yıldızlar, gezegenler frekansları farklı veya benzer olan kuvvetlerin etkisi ile bir arada bulunabilir. Aynı şekilde birbirlerine belli mesafelerde de olma sebebi de bu kuvvetlerdir.
Üç boyutlu dünyamızda kişi kendi enerjisi ve frekansı ile içinde bulunduğu evrende benzer titreşimlerle bir araya gelmek zorundadır. Bunun kişi tarafından bilinmiyor olması bu bilimsel gerçeği değiştirmez.
Vücudumuzda zihin ve kalp duygusu birse titreşimimiz yükselirken zihin ve kalp ayrı duyguları ve düşünceleri içerdiğinde titreşimimiz düşer. Çünkü kendi içimizde dirence gireriz. Her yerde var olan titreşimlerden de hangisi ile uyumlanırsak üç boyutta onu görünür olarak yaşar ve deneyimleriz.
Demek ki evrenin elektromanyetik alanında kişi kendi elektromanyetik alanıyla eşleştiği ile bir araya gelir. Titreşim evrende bizim görme sınırımızın dışında da olsa vardır.
Kendimizin var olan titreşimi ile uyumlu olanı çeker ve yaratırız.
Buna da üç boyutta “deneyim” deriz. Titreşimleri bilimsel olarak bildiğiniz zaman,
fark edersiniz ki evrende iyi kötü diye bir şey yoktur. Benzer enerjilerin birbirine ait olması vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, “ ne yani işten kovuluyorsak bunu biz mi yaratıyoruz ve bunun neresi iyi olabilir?”
Eğer frekansınız düşükse, diyelim ki kendinize haksız edildiğini ve mağdur olduğunuzu sürekli hissediyor, dillendiriyor, inanıyor ve savunuyorsanız evren (ilahi düzen, sistem akış…) sadece sizin titreşiminize ait olanı size sunar. Üç boyutta siz bunu “deneyim” olarak yaşarken kendimizin dışında oluyormuş gibi düşünebilirsiniz ama olan sadece ait olduğunuz düşük frekanstır.
Ayrıca bunu iyi tarafı size yeni kapılar açmış olması olabilir, ne istediğiniz konusunda sizi netleştirmesi olabilir, kendinize zaman ayırmanız gerektiğini size göstermiş olabilir, hayal ettiğiniz o adımı atma cesaretini getirmiş olabilir.
Klasik fizikte enerjiden ziyade kuvvet kavramı varken kuantum fiziğinde enerji , titreşim ve frekans söz konusudur.
Canlı-cansız her şeyin, her alanın, her şehrin, her maddenin bir frekansı vardır. Her duygunun da titreşimsel bir karşılığı vardır. Acıma, mağduriyet, nefret, öfke düşük frekanslı titreşimler yayar. Umut, cesaret, sevgi , minnet, takdir yüksek frekanslı titreşimler yayar.
Böylece kişi, evrende zaten var olan uyumlu titreşimleri de kendine doğru çeker.
Yani kendine acıma ve suçlama içinde olan bir insanın başına gelen benzer titreşimden olaylar, birinin ya da yaratıcının o kişiyi cezalandırması için değildir. Aksine kendisine hangi titreşimden yayın yaptığını göstermek içindir.
Kollektif olarak da aynı durum söz konusudur. Toplumlarda sürekli korku, öfke, nefret söylemleri ile yaratılan gerçeklikler yıkım, ölüm, şiddet olmak zorundadır. Bu toplulukların cezalandırılması için değil ait oldukları titreşimleri kendilerine göstermek içindir.
Einstein’ın “Tanrı zar atmaz” demesi gibi hiçbir şeyin tesadüfen olmaz. Evrenin işleyişi enerji ve frekanstır.
Hak ettiğinizi düşündüğünüz kadarını da bu nedenle yaratır ve yaşarsınız. Kötü şeylerin olacağına dair inancınız bu yüzden gelir sizi bulur ve siz “böyle olacağını biliyordum” dersiniz.
Şimdi ve bundan sonra yaratımlarınızın sorumluluğunu almaya karar verirseniz bakmanız gereken ilk şey koşulsuz ve sorgusuz neye inandığınız ve ne zamandır bu inancı savunduğunuz olabilir.
Size dürüst davranmadığını düşündüğünüz insanlarla ilişkiler kuruyor olmanız,
“insanlara güven olmaz” kararınızın sizde hissettirdiği güvensizlik duygunuzun sonucu olabilir mi?
Frekansınızı anlamak isterseniz dinlediğiniz müziklere, izlediğiniz dizilere, okuduğunuz kitaplara , bir arada olduğunuz insanlara ve en önemlisi yaratımlarınıza bakabilirsiniz.
Frekansınızı yükseltmek isterseniz her gün kendinizi veya bir başkasını takdir edebilmekle başlayabilirsiniz, günde beş dakikanızı hayatınızda var olanlara teşekkür etmek ile başlayabilirsiniz, duygularınızı anlamaya ve izin vermeye başlayabilirsiniz, doğada vakit geçirmeye, nefes egzersizleri yapmaya ve meditasyonu hayatınıza katmaya başlayabilirsiniz, sosyal medyada takip ettiğiniz kişileri bilinçli olarak değiştirmekle başlayabilirsiniz.
Bir sonraki yazımda buluşuna kadar sevgi ve güçle kalın.